Toplumsal Cinsiyet Rolleri
Cinsiyet rolleri kadın ve erkek olmanın biyolojik farklarının dışında, kadın ya da erkek olmaya toplumun ve kültürün yüklediği anlam ve beklentilerdir. Mevcut kültürel ortam ve toplumsal boyuta ek olarak sosyo-ekonomik ve siyasi ortam da cinsiyet rolleri üzerinde etki oluşturmaktadır. Bu roller ırk, etnik köken, sınıf, cinsel yönelim ve yaş da dâhil olmak üzere birçok örneğin etkisi altında kalır. Toplumsal cinsiyet rollerinde toplumların kalıplaşmış yargıları vardır. Örneğin kadınların hemşire olması yadırganmaz fakat erkeklerin hemşire olması yadırganır. Erkeklerin itfaiyeci olması yadırganmaz, kadınların itfaiyeci olması yadırganır. Tüm bu kalıplaşmış algılar/roller toplumsal hayatta bireylerin yaşamlarına sınırlamalar getirmekte ve eşitsizliğe neden olmaktadır. Erkek çocuklarının eğitim almada kız çocuklarından daha öncelikli olması yine toplumda cinsiyet ayrımcılığının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kadın ve erkek günümüzün global sisteminde iş hayatında birlikte yer almakta olmasına rağmen geleneksel roller, dogmatik bir bakışla erkeği; eve ekmek getirmekten sorumlu, evin direği, güçlü kişi olarak tanımlarken, kadını ev işlerinden, çocuk bakımından sorumlu, bağımlı ve ihtiyaç sahibi kişi olarak görür. Aslında, süreci iyi takip edersek toplumsal cinsiyet rollerinin doğuştan gelen verili özellik olmadığını, sosyalleştiğimiz çevre ve içinde yasadığımız toplumla ilgili olduğunu görebiliriz.
Geleneksel Cinsiyet Rollerini Savunanlar
Geleneksel cinsiyet rollerini savunanlar, kuşkusuz ”Cinsiyet” konulu tartışmalardan ve geleneksel anlayışa alternatif bir bakış açısı ortaya konmasından pek hoşlanmazlar, çünkü onlara göre zaten her şey olması gerektiği gibidir. Geleneksel bakışı destekleyenler, cinsiyet rollerindeki eşitliği ve adaleti sorgulayan ve bu nedenle de geleneksel kuralları benimsemeyen ”farklı” kişiler ortaya çıktığında ise onları ”Kavgacı”, ”Saldırgan”, ”Sapkın” ve ”Tehlikeli” olarak etiketleyebilirler. Toplumun çizdiği çizginin dışında düşünen ve davranan bu kişilere yönelik tanımlamalar, özellikle de bu kişiler kadınsa ya da feministse, daha da çoğaltılabilir. Ancak bu tanımlamalar arasında olumlu sıfatlar bulmak, yine de çok zor olacaktır.
Geleneksel rolleri savunanlardan bazıları, toplumdaki değişimin olası olduğunu ancak bunun zaman içinde kendiliğinden olacağını ve sürekli cinsiyet rollerinin sorgulamasının rahatsız edici olduğunu ifade ederler. Ancak ”rahatsız edici” olarak tanımlanan bu sorgulamalar ve çaba olmadan değişimin yönünü nasıl belirleyebiliriz? Örneğin, 19 yy. kadın hareketleri, kuşkusuz o dönemde yaşayan pek çok erkek için rahatsız ediciydi, ancak bu hareketler ya da ilerlemeler olmasaydı belki birçok kadın hala iş hayatında kendilerini gerçekleştirme şansı elde edemeyecekti.
Her şeye rağmen, ”Cinsiyet rolleri” konusunda düşünenler olarak bu konuya eğilmeliyiz. Özellikle, bu konuda en çok zarar gören kişiler ya da diğer bir deyişle kadınlar olarak, toplumsal cinsiyet rollerinin bize uygun gördüğü şekilde ”uysal ve pasif” davranmayarak, akıllardaki soru işaretlerini artırmalı, değişime yönelik küçük de olsa bir adım için, bu rollerin etkisini sorgulamalı, sorgulatmalıyız.
Aslında, var olan eşitsizlikleri sorguladığımızda, değişim için her zaman açık bir kapı bırakabildiğimizde, bu konu üzerine daha çok tartışıp konuştuğumuzda, önce cinsiyet farklılıklarını değil insan olduğumuzu ve her birimizin farklı eğilim ve ihtiyaçları olabileceğini düşündüğümüzde değişimin yönünü daha özgür ve eşit bir dünyaya çevirmek mümkün olacaktır.
Bir önceki yazımız olan Evde Kilo Verdiren 10 Yöntem başlıklı makalemizde kolay zayıflama ve zayıflama yolları hakkında bilgiler verilmektedir.