TEKTAŞ PIRLANTA’NIN HİKAYESİ
Her pırlanta, doğadaki oluşumu sırasında kendine özgü izlere sahip olur; bu nedenle her tektaş tektir ve doğada bir eşi daha yoktur. Tektaş ışıltısı ile büyüleyici ve ilham vericidir. Aşkı, bağlılığı, hediye edilen kişinin özel ve tek olduğunu ifade eder. Bu nedenle ölümsüz aşkın sembolü tektaş pırlanta ile evlenme teklif etmek çok anlamlıdır.
Günümüz nişan yüzüklerinin ilk müjdecisi düz, demir bir halkaydı. 15.yy’dan sonra sonsuzluğu simgeleyen halka evlilik bağının işareti olan pırlanta ile pekiştirildi.
Pırlantanın gizemli özellikleri tarih boyunca devam etti. Milattan yüzlerce yıl önce pırlanta, Hindistan’da ilk defa bulunduğunda muhteşem güzelliğinden çok, büyüsü nedeniyle ilgi gördü. O dönemlerde pırlantanın insanı bütün kötülüklerden koruduğuna inanılmaktaydı. Romalılar pırlantaya sertliği nedeniyle büyük değer verirlerdi ve pırlantanın demiri dahi kırabileceğine inanırlardı. İtalyanlar ise pırlanta sayesinde zehirden korunduklarını düşünürlerdi.
Adını Yunanca’da “hükmedilemez” anlamına gelen “adamas” sözcüğünden alan pırlanta, bükülmez ve yenilmez gücü simgeler. Hayat boyu sürecek bir beraberliği, hangi taş bundan daha iyi simgeleyebilir?
Eski çağların ham elmaslarının yumuşak parlaklığından, 20.yy’ın göz kamaştırıcı, albenili teknikleri ile cilalanan olgunluk dönemine kadar pırlanta, tılsımlı bir halka gibi erkek ve kadın arasındaki sevgi ve sadakatin gerçek hediyesi, evlilik sözünün mührü oldu.
15. yüzyıla kadar zenginler, değerli taşlarla bezenmiş yüzüklerle evlenirlerdi. Nişan için pırlanta yüzük kullanılması bu yüzyılın sonlarına doğru genel bir eğilim haline geldi. Avusturya Arşidükü Maksimillian’ın Burgundy’li Mary ile nişanlanmasından önce yazılan 1477 tarihli mektupta şöyle bir ifade yer alıyordu:
Dükümüz nişan sırasında yanında pırlantalarla bezenmiş bir yüzüğün yanısıra, bir de altın yüzük bulundurmalıdır.
Elmaslı mücevherler bizim kültürümüzde de çok önemli bir yere sahipti. Osmanlı devletinde kuyumculuk çok ilerlemiş ve Kapalıçarşı bunun merkezi olmuştu. Elmasa Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman gibi birçok padişah özel ilgi duymuş ve sultanlara panhane cinsi, harem yüzüğü gibi pekçok elmaslı mücevherler hediye etmişlerdir.
Bunun yanı sıra Osmanlı padişahları, yabancı devletlerin kral ve kraliçelerine de elmaslı düğün hediyeleri gönderirlerdi. Sultan Abdülmecit’in Kraliçe Viktorya’ya hediye ettiği elmas gerdanlık ve küpeleri, kraliçe düğününde gelinliği üzerine takmıştır.
Mücevherlere ve elmaslara çok düşkün olan Kraliçe Viktorya 10 Şubat 1840 Pazartesi tarihli güncesine şöyle yazmıştı: “Dantelli saten bir elbise giymiştim. Türk işi elmas gerdanlığımı, küpelerimi ve Albert’in güzel safir broşunu da takmıştım”.
20.yy’a geldiğimizde de, usta sanatçıların maharetleri ile ortaya çıkan pırıl pırıl ateş saçan tektaş pırlanta ve nikah yüzükleri ölümsüz aşkın sembolü olmaya devam etmektedir ve herhalde yüzyıllar boyunca da bu gelenek sürecektir. Çünkü pırlanta, taşıdığı ateş ve parlaklıkla, gelinin çevresine yaydığı aşk ve mutluluk ışıltılarına en yakışan taştır.